Ne Yazmalı?
Ne yazmalı?
Tam 1 ay
olmuş yazmayalı.
1 ay…
Önceki yazı
yaşamdan geçen 1 yılın üzerine yazılmış,
Yeni bir
yazının üzerinden ise 1 ay geçiyor.
Ve biz, yani
takvimleri belge niteliğinde kullananlar için zamanın bu denli hızlı geçmesi ve
ya yavaş geçtiğini zannetmemiz hayatın bize yaptığı şakaydı.
Öyle yada
böyle geçiyor deme şekli sadece.
Önemli olan
anlamı ve yaşamaya değer bir hayat sürmek ve bunu bilincinde devam etmek.
Katılmayan
yoktur sanırım.
Ne yazmalı?
Konuyu
bireyden öteye çekipte gündeme getirdiğim zaman gündemde hiçbir zaman bitmeyen
konular dizisi kendini gösteriyor. Siyaset, spor, ekonomi ve ‘Ne olacak bu memleketin hali?’
konularıyla boşluğu doldurabiliriz. Artık memleketten öte ‘Ne olacak benim bu halim?’ demeye başladık.
Çoğulcu
yaklaşım yerini bireyciliğe bırakıyor. Ya da son yıllarda böyle olmaya başladı.
Güce,
liderliğe, özgürlüğe ve daha önemlisi parayla gelen özgürlüğe yönelmiş
durumdayız.
İnsanların
kafasını kurcalayan şeyler: ya gündelik zevklere ulaşma çabası ya da uzun
yıllar sonra gelecek bir kazanılmış mutluluk düşüncesi.
Maneviyat
yerini maddiyata bırakmış durumda. Belirlenen yolda istenilen hedeflere varmak,
varmak için çaba göstermek onurlu davranıştır ama insanlıktan çıkmak bu onuru
gölgede bırakıyor bence.
Ne yazmalı?
Konu
bulunamadığı zaman belkide kafamızı kurcalıyor bu soru. Ne yazmalı?
Ya kendi
düşüncelerime göre bir konu belirleyeceğim ya da gerçek gündemin konusunu
yazacağım.
Bu yıllarda
hala savaşlar varken, hala çocuklar savaştan yada açlıktan ölüyorsa, yıllardır
bitiremediğimiz konular hala gündeme gelmişse, rant kazanılması adına para için
canavarlaşıyorsak, sabaha karşı köprüler yıkılıyorsa, betonlaşma bitmediyse,
etnik çatışma canlı bir fay hattı gibi aramızdaysa, savaştan kaçanlara bir
taraf kucak açıyor bir taraf ‘defolun’ diyorsa….
Ne yazmalı
sorusu yerini ne yapmalı almalıdır. Hatta bu gibi sorulara ben dahil
yönetenlerinde kendisine sorması lazım: Ne yapmalı?
Ne yazmalı?
Artık bu
yazdan da anladım ki fotoğraf çekmeyi seven bir toplumuz.
Cep
telefonunun… pardon! ‘Akıllı’ telefonun ön kamerası olması ne yaparmışız kim
bilir!
Her mutlu
anımız belkide en boş anımız bile kameralarda yer buldu.
Selfie
selfie olalı böyle ilgi görmemiştir.
Belkide bu
yaz bu kadar fazla dikkatimi çekti.
Belkide yaz
boyu otobüslerde akıllı telefonlara gömülenleri görünce anladım.
Belkide
kitap okuyanları görünce şaşırdım.
Belkide
sadece fark etmem için gelişti her şey…
Ne yazmalı?
Geçtiğimiz
haftalarda kadın sorunu yine hortladı. Sabah programı sunan Seda Sayan ve CHP
milletvekili Aylin Nazlıaka birbirlerini yediler adeta. Hala anlayamıyorsunuz
değil mi?
Kadınlara
yönelik olumlu bir adımda bulunmaktan uzak olduğunuzu, fark edemiyorsunuz.
Birbirinizle
boş boş tartışarak, laf atarak, polemiğe girerek, benzetme yaparak ve daha
önemlisi işlerinizi ve kişiliklerinizi eleştirerek bir yere varamayacağınızı
öğrenmediniz mi?
Birbirinizi
yemek yerine olumlu bir atılım için kolları sıvasaydınız eminim ki o günlerde
gündemde olmak yerine akıllarda gerçekleştirdiklerinizle kalırdınız.
Ve ne yazık
ki bu konuyu burada yazdım. Medya ne isterse onu gündeme getiriyor ve ısıtıp
önümüze koyuyor. Bizim yani toplumun gündemi görüp görmeme konusunda eli kolu
bağlı.
Medya ne
isterse onu gündeme getiriyor yada kimleri isterse onları karşı karşıya
getiriyor.
Kadın sorunu
yani kadınlara yönelik şiddet sorunu yıllardır devam eden bir sorun ve hala
doğru düzenlemeler yapılmış değil.
Ve ne yazık
ki hala bu konuyu konuşuyoruz
Ve ne yazık
ki medyanın gündemi bir dönem bu iki bayan arasındaki tartışmaya sahne oldu
Yazık
Ne yazmalı?
ALS dünya üzerinde pek çok kişinin
yakalandığı bir kas hastalığı olarak bilinir. Ya da biz bu hastalığı yaz
boyunca yeterince öğrendik. Ice Bucked Challenge adı altında güzel bir kampanya
gerçekleştirildi. Kampanyada ya 100 dolar bağış yapılacaktı ALS derneklerine ya
da kişi başından aşağı bir kova soğuk su dökecekti.
Kampanya
hızlı yayıldı. Bütün ünlüler bu kampanyaya destek verdi. Yaz ayımız bu
ünlülerin ve hatta ünlü olmayan sade vatandaşların başından aşağı soğuk su
döküp nasıl eğlendiklerini izlemekle geçti.
Kampanya
iyi, hızlı yayıldı o günlerde. Ama gerçek bir sorun vardı ki bu çok ağırdı.
Kampanya
eğlenceli bulundu ama ALS’ nin yani bu hastalığa faydası dışında gelişti.
Özellikle
dikkatimi çeken Türk ünlülerin bunu tam olarak anlayamamış olmasıydı.
Kampanya
sapmış ve eğlenceden de öteye geçmişti.
Keşke bu
kampanya tam olarak anlaşılabilseydi, tek isteğim bu oldu.
Ama her
unutulan şey gibi bu kampanyada unutulanlar arasına girdi.
Belkide
havaların soğutmasıyla paralel gelişti kim bilir…
Ne yazmalı?
Sonbahar
gelmedi, içimizde yaşıyor adeta.
‘Mevsimlerine
göre uyuyup uyanmışsın…’ sözü bence bana bize herkese uyuyor.
Kış ayrı,
yaz ayrı… baharın ilki de sonu da
ayrıyız.
Ama bu sefer
Sonbahardayız.
Bir yola
arkadaşlık eden birinin son durağa doğru inmesi gibi bir şey şu Sonbahar.
Sevgiliye
veda, denize, güneşe, ağaçlara, rahatlığa, sevince… hepsine rest çekmek gibi.
Sonbahar
gelmedi bu sefer, içimizde.
Her yeni
gelen şeyin (hüzün de olsa mutluluk da) hayırlara vesile olmasını dileriz.
Umarım bu
Sonbahar da öyle olur ya da devamı olan kış, kıştan sonra gelen yeni bir yıl
güzel durumlara şahit eder bizi. Umarım.
Yorumlar
Yorum Gönder
ne düşünüyorsun?