Mutluluğun Bize Göreliği / Denemeler / Montaigne




Tarihte deneme türündeki ilk yapıt Motaigne’e aittir. 1572'de Montaigne şatosuna çekilerek kitabını yazmaya başlamış ve 1580’ de kitap tamamlanıp yayınlanmıştır. Kitap felsefe düşüncesi üzerinedir ve kitabın içerisinde Yunan ve Latin edebiyatı ve diliyle ilgili kişiye, konuya ve sözlere yer verilmiştir.

Montaigne Denemeler kitabının son bölümlerine doğru ‘’Mutluluğun Bize Göreliği’’ adlı şöyle bir yazıyı kaleme almış, ben de bu yazının ne anlatmak istediğini kendimce yorumlamaya çalıştım;





‘’Zenginlik bize ne iyilik eder, ne de kötülük:. Her ikisi için de malzeme verir bize. Ondan daha güçlü olan ruhumuz malzemeyi dilediği gibi evirir, çevirir ve kullanır, mutlu ya da mutsuz oluşunun tek nedeni ve sorumlusu kendisidir.’’

-          Öncelikle bu yazıda zenginlik kavramı maddi veya manevi olarak sınırlandırılmamış, genel perspektiften bakılmıştır. İnsana ne iyilik ne de kötülük götürmeyeceği çünkü bununla ilgili malzeme verdiği yani araç olabileceği söylenmiştir. Ruhumuz ise zenginlikten daha üstün olduğu için bunu istediği gibi kullanır. İnsanın mutlu ya da mutsuz olması bundan sonra gelmektedir.



‘’Dış varlığımız, tadını ve rengini iç varlığımızdan alır, nasıl ki giysilerimiz bizi kendi sıcaklıklarıyla değil bizim sıcaklığımızla ısıtırlar: Onu koruyup beslemektir yalnız görevleri. Onları soğuk bir bedene giydirirseniz, soğukluğu korur ve beslerler:  Kar ve buz öyle saklanır…’’

-          Dış dünyamızın görünüşü iç dünyamızdan alır ve orada ne yaşanırsa dış dünyaya yansır, ruh halimizi ve görünümümüzü oluşturur.  İnsanın kızgın, üzgün, mutlu, keyifli hissetmesinin nedeni iç varlıktan yansımalarla oluşur bu  da dış dünyamıza yansır. Konu Montaigne tarafından giysiye benzetilerek örnekleme yapılmıştır. Giysilerin giyilmeden önce kendi ısısına sahipken giyildikten sonra insan vücudunun ısısına bağlı olmasıyla açıklanmış basit bir örnek…
Ve örnek şöyle açıklanıyor sizin iç dünyanız nasılsa dış dünyanızı da o belirler.  Dış dünyaya yansıyan şeyler aynı şekilde devam ederse yaşatılabilir ve öyle devam eder diyor. Soğuksa kar ve buz öyle kalmaya devam eder çünkü içte olan dışa yansıyor ve onu yaşatmaya devam ediyor.




’Hiçbir şey kendiliğinden ne o kadar üzücüdür, ne de zor. Bizim güçsüzlüğümüzdür ona bu niteliği veren.’’

-          Yaşanan ne varsa yorumlama şeklimize göre iyi veya kötü olarak değerlendirilir. Bir durum salt olarak iyi ve ya kötü, mutlu ya da üzücü, kolay veya zor değil, yorumsuzdur. Bizim güçsüz yanlarımız o durumlara bu tip nitelikleri veriyor. Montaigne, karşılaştığımız her şeyin üzücü veya zor niteliği vermemizin nedeninin güçsüzlüğümüz olduğunu belirtiyor burada.



‘’Büyük ve yüksek şeyleri görebilmek için onlara göre bir ruhumuz olması gerekir, yoksa kendi çamurumuzu görürüz onlarda. Düz bir kürek suda eğri görünür. Önemli olan bir şeyin görülmesi değildir yalnız, nasıl görüldüğü de önemlidir.’’
-          Büyük ve yüksek şeyler derken anlama ve anlayış kapasitesini aşan şeylerde bunları tam olarak anlayıp yorumlayabilmek için buna uygun ruh yapısının olması gerektiği ve böyle bir insan olunması gerektiği belirtilmiştir.  Eğer tam olarak buna uygun değilsek kendi olumsuz yanlarımızı onun içinde görürüz. Konunun tam anlaşılabilmesi için küreğin suda eğri görünmesine dikkat çekilmiştir. Bu örneği şöyle açıklayayım; çay kaşığı bardakta çay dolu iken eğri görünmesi nasılsa buradaki örnek aynı. Ama asıl anlatılmak istenen şudur: Kürek normalde düzdür ancak suya daldırıldığında ona dıştan baktığımızda eğri görünüyorsa aslında önemli olan onun eğri görünmesi değil onu sen hep eğri mi olarak görüyorsun, nasıl bir biçimde onu görüyorsun ve nasıl görmektesin önemli olan budur. Yani gündelik hayatta gördüğün bir olay içindeyken nasıl göründüğü önemli değil nasıl gördüğümüz önemli olduğu vurgulanmıştır.



Son olarak;
Mutlu ya da üzücü olaylar onun bizim yorumlama şeklimize bağlıdır. Tek başına ele alındığı zaman iyi ve ya kötü de yorumlanmaz, bizim güçsüz halimiz durumlara nitelik kazandırıyor ve öyle yorumluyoruz. Ve iyi yorumlayabilmemiz için iyi bir ruha ve doğru yorumlama kapasitesine ihtiyacımız var. Ama bu yoksa kendi güçsüz yanlarımızı görürüz o karşılaştığımız şeyde. Dış dünyada olan şeyler ise iç dünyamız tarafından sağlanır, birbirine bağlantılıdır. Onu koruyan ve yaşatan ise yine biziz.  Var olan şeyleri nasıl gördüğümüz önemlidir nasıl görüldüğü değildir.





Yorumlar

  1. Merhabalar,

    Fransız deneme yazarı Michel de Montaigne’nin ‘’Yavaşladıkça Çoğalıyorum’’ kitabından altını çizdiğim aforizmaları okumanız için sizinle de paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/montaigneden-20-etkileyici-aforizma/

    Beni en çok etkileyen şu alıntı olmuştu:

    ‘’Doğrusunu söyleyeyim, biz erkekler kendi günahlarımızdan çok karımızın günahlarından, ona gelecek ayıplamalardan korkarız. Kendi vicdanımızdan çok karımızın vicdanının üstüne titreriz. (Aman ne fedakârlık!) Karımız bizden daha iffetli olsun da, biz hırsız olmaya, yemin bozmaya, aforoz edilmeye razıyız.’’

    Keyifli okumalar dilerim,
    edebiyatla ve sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

ne düşünüyorsun?

Popüler Yayınlar