-Mış Gibi Yaşamak


Bakıyorsun
Her şey ufalmış, küçülmüş, azaltılmış.
Neyse deyip almak istiyorsun fiyatına bakıyorsun devasa boyutta!

İster istemez ülkede kanser gibi sarmış sorunu düşünmek gerekiyor:
‘Neden her şey bu kadar kaliteden yoksun?’

Öyle değil mi?

Bisküvi almak istiyorsun; paket ufalmış, taneleri azalmış, küçülmüş.
Eskisine kıyasla bakınca alakası yok. Üstüne fiyatı da artmış daha da.
Tamam… enflasyon, ekonomi, dıj güjleer vs. vs. bunların etkileri tabi ki var ama asıl nedeni nedir bu kalitetsizlik döngüsünün? Ya da yabancı pazarın ürünleri neden daha kaliteli ve yerlisine göre onu almak istiyoruz. Asıl mesel bu bence.

Gelin bir bakalım;


1.      Ülkedeki En Büyük Problem Şu: Nitelik Nicelikten Önce Geliyor!
Bunu basit bir örnekle açıklamak istiyorum: Ülkede şuan yüzlerce üniversite var. Devlet-özel sayısız derecede var..  Buraya kadar her şey tamam, okulun çok olması iyi fakat neden niceliğine takılıyoruz niteliğine neden önem vermiyoruz? Bunu ülke eleştirisi yapacak en kıt beyinli birinin bile düşünmesi gerek. 500.000 tane yapsan da nitelikli değilse ne önemi var arkadaşım? Açıyorsun kırsalda dağın başına bilmem ne meslek yüksekokulu. Oraya gelen oranın ne binası olduğunu bile bilmiyor ki. Okuyor bitiriyor sonrası…? Sonrası işsiz. Neden? Çünkü okulun niteliği yok ki, böyle olunca kişiye de etkisi olmuyor. Sonra 4,5 milyon işsiz, şaşırdık mı hayır?

Acilen üzerinde düşünülmesi gereken konularından biri: Eğitim.

Üniversite sayısının çok olması, kırsalda bile olmasının bir önemi yok yok yok! Niceliği olmayınca gidip geldiğin binadan başka bir yer değil orası. Devlet yetkilileri ülkedeki üniversitelerin sayısını azaltıp niceliği üzerine yatırım yapmadıktan sonra sonuç değişmeyecektir. Bu arada yanlış anlaşılmasın binanın alt katında kurulan üniversitemsi şeyler için de aynısı geçerli. Yılda bilmem kaç bin tl alıp vasıfsız bir dershane olan yerler de aynı. Ülke kalitesizlik çemberinin bence birinci sırasında bu geliyor. Bunu çözsek bile önemli aşama kaydetmiş olabiliriz.

2.      ‘’Elin Oğlu Yapıyor Ya’’ Denilen Eziklik Algısına Sıkışmak
Ağaçtan elma düşünce neden bunu Newton görüyor? Neden yani başka yerlerde yer çekimi kanunu yok muydu? Evet, konu aslında bu kadar eskilere kadar uzanıyor. Sorun, onların olayları bizden önce görmüş olması. Evet, Facebook’ta da böyle Google’ da da böyle hatta Wolksvagen için de böyle Huawei için de böyle. Samsung için de böyle Adidas için de böyle. Onların yerli üretimi yıllar yıllar önce çoktan dünya pazarında Show yapıyordu. Sorun bizim bunu geç fark etmemizde yatıyor olabilir mi? Yıllarca ürünleri kullanıp kullanıp ‘’Ulan bende bunun gibi yaparım, ne var ki’’ demekle başlamış olabilir. Öyle değil işte güzel kardeşim. Senin ülken farklı konulara para boşaltırken o güzel abiler Ar-Ge’ye, eğitime, bilime vs. daha çok para harcıyorlardı. Şimdi onların yüksekten uçması sence de normal değil mi? Bence senin bunca şeye yatırım yapmadan aynısını istemen anormal. Gel bu konuda anlaşalım.



İnanır mısınız geçtiğimiz birkaç yıl önce ‘’Yerli üretim otomobil’’ konusu ortaya atılmış ve teeee Amerikalardan Elon Musk abimiz getirilmiş ve fikirleri alınmıştı. Aa daha yeni mi aklınıza geldi. Ama kusura bakmayın o tren çoktan kaçtı, evet maalesef öyle oldu.

Elon Musk çağırıldı diyorum. ELON MUSK! 

Koskoca ülkede adam sıkıntısı var arkadaşlar. Gelin bu konuyu da irdeleyelim.

3.      Yaşar Kemal Şöyle Der: ‘’O Güzel İnsanlar O Güzel Atlara Binip Gittiler (…)’’
Sözün devamını biliyorsunuz.

Ülkedeki en büyük problem evet bu: Adam sıkıntısı.

Yani işini iyi yapan adam yok arkadaşlar. Tepeden bakıp bilgiç taslayanlar cennetinin içindeyiz emin olabilirsiniz. Ne demek istiyorum? Bir işi bir kişi yapıyor. Diğer 9 kişi –mış gibi yapıyor. Sonuç olarak tek kanatla uçmaya çalışan kuştan farkımız olmuyor. Oysa ki, 10 kişi aynı konu için aynı enerjiyi sarf etse mükemmel şeyler çıkar ortaya ama böyle olmuyor güzel ülkemizde. Böyle olunca işler eksik, yarım yamalak oluyor. Neden bu kısır döngüyü yöneticiler anlamıyor.

Bu konuyu sadece devlet yönetimi olarak sınırlandırmıyorum. Ülkede her iş böyle…
Yönetici konuyu bilmiyor, izliyor.
Sonuç değişmiyor, hüsran.

Diğer konu ise kalifiye insan sıkıntısı.
Çünkü eğitimliler yeterince değer bulmuyor, eğitimsizler ise fazla cesur olduğu için (ben ona cahil cesareti diyorum) genelde yönetim tarzı işlerde görüyoruz. Oysaki aklı ve mantığı temel alan insanları bir araya getirince çok süper işler çıkartabiliriz. Ülke olarak laf salatasını makyajlayıp önümüze yarım işler sunan insanlarla dolu ama değeri gizinde saklı keşfedilmemiş hazineleri göremediğimiz için laf salatasını yapanların sesini duyuyoruz.

Yani ülke gençlerini kullanmasını bilmiyor!
Bilse böyle olmaz.
Değerini anlamıyor, anlamak da istemiyor.
Bu yüzden çöplüğün içinde yüzüyoruz.

Gidin açın televizyonlarınızı, teknikten yoksun yerli futbolcularla dolu takımlar var ve kendi ligindeki en alt takımların bile almadığı çöp yabancı futbolcuları burda kral yapan takımları görün.
Gidin açın televizyonlarınızı, iki kelimeyi yan yana getiremeyen siyasileri, politikacıları ve gazeteceleri görün. Konuşuyorlar.
Görün ki ibret alın!
Gidin açın televizyonlarınızı, prime-time kuşağında b*ktan tv programlarını ve dizilerini nasıl göze sokarcasına sürekli izlettirdiklerini ve reyting uğruna türlü aptallıkların yapıldığı şeyleri iyi görün.




4.      Savaştan Çıkanlar Neden Daha İyi?
İkinci Dünya savaşını biliyor musunuz? Benim muazzam derecede ilgimi çeken baş yapıttır İkinci Dünya Savaşı. O savaş döneminde ortaya çıkan teknolojik gelişmeler askeri amaçla ortaya çıkmış olmasına karşın bugün hala kullanıldığını biliyor musunuz?  Mesela radyo… Evet, Alman askerlerine haberlerin ulaştırılması olarak kullanılan radyo askeri amaçla kullanıma başlamıştır.

Mesela Almanya…  İkinci Dünya Savaşı deyince akla ilk gelen ülkedir ve savaşı sonuç olarak iyi başlayıp kaybetmişlerdir. Almanya savaş sonrası Doğu ve Batı olarak bölünmüş bir ülkeydi aslında ancak savaşı kaybeden bir ülke şuan günümüze bakınca neden sosyo-ekonomik olarak, teknoloji, eğitim, yaşam kalitesi vs. anlamında bizden iyi. Neden? Neden ülkemiz öğrencisine 19 Mayıs’ta soru sorulduğunda ‘’Almanya’da eğitimime devam etmek istiyorum’’ diyor. Mesela neden Wolksvagen dünyanın en iyi otomobil markaları arasında ve neden alt markaları kapış kapış gidiyor? Neden Adidas spor ürünleri konusunda dünyanın sayılı markalarından? Bu söylediğimiz ülke 1945’te savaştan baya baya yenik çıkmış, pek çok şehri darmadağın olmuş, kayıtsız-şartsız teslim olmuş bir ülke…

Mesela Güney Kore…  1950 yılında işgal altında Kuzey ve Güney olarak bölünmüş ve savaşın canlı canlı yaşandığı bir ülke. Yakından bildiğimiz konu var bir kere Kore’ye asker gönderdik.
O Kore yıllar sonra uçuşa geçiyor. Dünya devi markaları var bu ülkenin.
Birincisini bilirsiniz: Samsung…  Teknoloji pazarının devi devi!..
İkincisi: Hyundai…  bizim ülkede de kapış kapış gidiyor hani.  O marka dünyaya da açılmış durumda ve global bir marka.
Üçüncüsü de: LG…  fazla açıklamaya gerek yok sanırım.

Japonya…  Atom Bombası attı Amerika. Tam da ikinci dünya savaşının sonlarına doğru. Hiroşima ve Nagazaki’ye iki ayrı atom bombası atıldı ve sayısız canlı yok oldu. Resmen insanlık suçu işlendi. 2019’a geldik hala etkileri sürdüğü konuşuluyor düşünün ne büyük bir felaket aslında.
İşte o Japonya o savaşı çoktan unuttu…
Ulusal bütçenin %12’si sadece ama sadece eğitime ayrılıyor.
Ve bu ülke dünya pazarına marka çıkarma konusunda adeta bir fabrika:
Toyota, Honda, Sony, Canon, Nissan, Panasonic, Nintendo, Lexus, Mazda, Suzuki, Daikin sadece en bildiklerimiz.

Yani şuradan anlıyoruz ki: Gelişmiş bir ülke olmanın (bence) birinci basamağı yerli bir markanın dünyada var olması. Apple, Samsung, Ferrari, Wolksvagen çıkarmak demek ulusal düzeyde ülke kalkınması demek. Neden biliyor musunuz? Senin yerli üretim ürünün dışarıdan alıcı bulduğu zaman yerli paran değerli hale geliyor ve böyle olunca diğer ülkeler sana bağımlı oluyor, senin satın alma gücün artıyor, kalkınma oranın yükseliyor, kısaca ülken refaha kavuşuyor.  Gidin bunu ekonomiden hiç anlamayan birine anlatın.


Benim gözlerim böyle…
Herkese sevgiler…


Yorumlar

Popüler Yayınlar