Gülümse Çekiyorum
Bugün 9
Haziran.
Eve geleli 1
yıl oluyor. 4 yılımı verdiğim şehirden ayrılalı tam 1 yıl olmuş.
Mezuniyet
fotoğraflarını gördüğüm arkadaşlarımın mutlu fotoğraflarını gördükçe geçen
yılki ‘ben’i görüyorum. Her bitiş aynı zamanda yeni başlangıçlara da yelken
açmak demek oluyor. Bu yelken açışta kaptan da sizsiniz mürettebat da.
Öncelikle sakin sularda seyir alırken sonraki zamanlarda sert dalgalarla
mücadele edileceğini bilmek gerek. Çünkü bir şeyin bitişi demek ardına bile
bakmadan kabuğundan sıyrılmak demek. Tıpkı kelebeğin kozasından çıkışı gibi
oluyor.
1 yıl
geçince aslında bazı şeyleri not düşmekte fayda olacağını düşünüyorum.
Öncelikle mezuniyetinizden dolayı sizleri tebrik ediyorum. Herkes memleketine
döndüğünde illaki kendine uygun bir iş bulup artık o yerin parçası olacaktır.
Benim altın değerindeki tavsiyem şu olacak: Derslerden aldığınız notları aman
deyim gözünüzde çok büyütmeyin (akademik alanda ilerlemeyi düşünmüyorsanız)
sonraki zamanlarda anlayacaksınızdır bunu neden söylediğimi. Sektöre
girildiğinde sizi notlarınız veya onur belgeleriniz kurtarmayacaktır.
Kurtaracak olan şey nedir biliyor musunuz? İşteki beceri kabiliyetiniz. Peki bu
ne demek oluyor? Derseniz… Şöyle izah edeyim; 4 yıl boyunca beceri kazanmayıp
boş boş geziyorsanız okul bittikten sonra da sektöre girdiğinizde veya
giremediğiniz de çok da onu bunu suçlamayın. Öncelikle suçlayacak birini
arıyorsanız aynaya bakın, asıl suçluyu orada göreceksiniz.
Not: Okulunu okuyup, derslerini aksatmayan
ve aynı zamanda yaz tatillerinde veya okul dönemi içerisinde boş boş durmayıp
bir yere girip çalışan fakat okul bittikten sonra şansı yaver gitmeyip bir yere
başlayamayan arkadaşlara da seslenmek istiyorum: Memleketin hali gerçekten ortada! Siz bu sözü söylemekte haklısınız. Ulan ağzınıza nasıl da yakışıyor.... Bir dahaaa söyleee....
Mezun olduktan sonra…
Ne zaman
evleneceksin, askerlik ne zaman, ee bitirdin de ne oldu (elinin körü oldu), o
sektörde çok da iş yok ya, olum dayının şirkete girseydin 4 senen heba oldu
gibi cümleler duyulacaktır.
Yaklaşık 3-5 ay sonra ise…
Ee ne
yapıyon çalışıyor musun, askere git boşver, oğlum para biriktir, evlilik sonra,
şu işi yap… diyenler olacaktır.
Siz de ise şöyle cereyan edecek…
Evlensem mi
ya, ben akademik düşünüyorum yeaa, iş mi.. yok daha girmedim, askerliği
tecilledim belki giderim, ya bir işe girdim patron çok gıcık lan, paramı vermiyor
itler!, bu nasıl iş lan…!
Sonuç olarak…
4 yıl
boyunca görülen o akademik bilgilerin filan iş hayatına girilince çok da ‘Tın’lanılmadığını
göreceksiniz. Mesela Jeoloji Mühendisi abinin biri sizin hayalini kurduğunuz
işi tıkırında yaptığını görünce içinizde arabesk duygular fışkıracaktır.
Türkiye’de pek çok iş yerinin öğretilen akademik bilgilerle entegre olmadığını
fark edebilirsiniz. Aslında okulların çok da bir suç yok. Okul teoriye göre
öğretiyor iş yaşamı uygulamalı istiyor. Arkadaşımız 4 yıl boyunca okumuş okumuş
okumuş bir dokunsan bin sayfalık makale kusacak halde ama patron iş verdiğinde
masum bir sevgi pıtırcığına dönüşüyor. Sonra bakılıyor ki ortada bir sorun var.
Sorun herkeste… Yolda yürü kime sorsan
herkesin bir derdi var. Derdi olmayan insan yok. Sorun her yerde, her şeyde! O
yüzden akışına bırak, boşver.
Mutluluklar
içindeki mezuniyet fotoğraflarını gördükçe yine de mutlu oluyor insan. En
azında emek verilmiş. O kadar sınavlar vizeler finaller falanlar filanlar… yurt odaları, ev tutmalar, zor geçinmeler,
makarna ağacı filiz vermesi, ütüden ocak, elektrikli sobadan ekmek kızartmak,
ezginin sevgilisinin sevgilisinin ex aşkının kankisi, notlar fotokopi
kağıtları, takan hocalar, son gün çalışmalar, biriken bulaşıklar, pislik içindeki odalar, memlekete dönme heyecanı vs. vs.
Güzel bir mezuniyet fotoğrafına bakıp da iki çift laf etme gereği hissediyorum:
Soner
Sarıkabadayı’yla da konuyu kapıyorum:
‘’Gülümse
Çekiyorum’’
Yorumlar
Yorum Gönder
ne düşünüyorsun?