Krem Şantiye



‘Kim diyorsa ki ben Tamdır, O kişi Hamdır’.

Hz. Mevlana




‘Yazmalıyım’  Kelimesinin içerdiği bütün anlamların özünden geliyor cümlelerim. Beni, bizi böylesi yazmaya sürükleyen, iten hayata teşekkürlerimi borç bilirim.
‘Nelerden ilham alırsınız?’ kaşarlaşmış sorusuna ‘Hayattan lan hayattan!’ diyecek kadar klişe yapıyor bu düzen bizi. Soru işaretiyle bitecek her cümleye ünlemle gidesim geliyor.
Bizi böyle yazmaya sürükleyen hayat başlı başına şapka çıkarılası hayat.
Neye baktığın, nereden baktığın, nasıl baktığın, basit bir barakayı bile villaya çevirebilir bu yüzden.
Ya da tam tersi işte…

Güzel bir sözle başlamalıydım söze.
‘Bitti’ demek zafer olmadığını yaşayarak öğrenenler tarafındayım bende.
‘Bitti’ demek diye bir şey olmadığını kulağımızı fısıldıyor hayat.
‘Bitti’ demek diye bir şey yok.
‘Bitmek’ demek böbürlenmektir.
Kısacası ‘Bitirme, yoluna devam et’.

Belirli bir konuda, düşüncede, tartışmada, soruda, karmaşıklıkta sonucun ‘Bitti’ ye bağlanması çekilmektir, savaşmamaktır. Ve bu savaşta  atlar başıboş bırakılır, mızraklar toprağa gömülür, kalkanlar yere düşer, yeleğin parçalanır.
Hükmen mağlupsundur.

Bitmemek diyebiliyorum.
Bu yüzden ‘Şantiye’ diyorum.
Basit ama anlamı içinde güzel bir kelime şantiye.
Ya da sana göre ‘İnşaat’ tır.

Şantiye kelimesi hayatın içerisinde dikkatimi çeken bir durum olarak gözüme çarpıyor.
Şantiye deyince son yıllarda mahallelerinizde gördüğünüz b*ktan beton yığınları aklınıza geliyor olabilir. Her neyse…  Bırakın öyle kalsın.
Şantiye deyince ‘Nasıl yani ya?’ sorusu üzerinde düşünmeye sevk edecek şeyleri de beraberinde getirmeli.   Yani bitmeyen bir şeyin inşaası olarak düşünülebilir.
Bu hayatta ‘Bitti’ diyerek, belirli  bir alanda ‘Oldum’ demek yanlışlığın daniskasıdır bence.
Belirli bir alandaki öğreneceği şeyleri insanın hala devam ediyor ve devam etme yıllarca sürüyor.
‘Olmuş’ demek yanlışlığa koşar gider.

Hayatımızın o güzel yapısını oluştururken, şantiye devam ediyorken; paçana çamur da bulaşır, baret takarsın bir şey de düşebilir, saatlerini harcarsın, kumların üzerinde de yatarsın,  üzerinde pislenir, saçın sakalın karışır, ağırlıkları kaldırırsın, yere düşürürsün, tutamazsın, çekersin, itersin, bitersin, gidersin….

Belkide dış yüzeyine baktığında ‘Vaaaay be!’ dedirten o şaşırma hali,
Belkide emeğini verdiğin her neyse…
O ‘Bitti’ yle değilde ‘Devam ediyor’ la oluşturulur.
Bu yüzden içimdeki şantiye devam ediyor. Yıllar ilerledikçe hayata bir kat daha atıyor.
Ve temeli sağlam olan her yapı sallantılarda yıkılmıyor, sarsılmıyor.



Uzaya Giderken Yanına Alacağın 3 Şey Ne Olurdu?


Avrupa Uzay Ajansı kuyruklu yıldıza ‘Philae’ adında modül gönderdi. Hatta gittiği yerden tweet bile attı: "Temas sağlandı. Artık yeni evim 67P"

Bunları görünce ‘Adamlar yapıyor ya!’ demekten vazgeçmelisin artık kardeşim. Bizim kafamız ne yapabiliriz düşüncesiyle dolmalı.
Artık eserleri izlemek yerine eser yaratmaya girişmeliyiz.
Ve artık ‘Onlar yapıyor ya..!’ sözünden bıktım, usandım.

Dön ve kendine bak:

Millet uzaya çıktı – Biz hala kendi karışıklığımızın bitiremedik
Millet uzaya çıktı – Biz hala savaş, çatışma ve birbirimizi yemekle meşgulüz.
Millet uzaya çıktı – Biz hala içimizde, gerçekleştirilemeyen şeylerin acısıylayız.
Millet uzaya çıktı – Biz hala ideolojiler üzerinden birbirimizle savaştayız.
Millet uzaya çıktı – Biz hala yürümeyen işlerde.
Millet uzaya çıktı -  Bu gün ne giysem acaba?
Millet uzaya çıktı – Medyanın gündemi belirlediği ‘boş’ konulardayız.
(…)

Başlıklarım bunlara yaza yaza uzar gider. Önemli olan yapıcı işlere kalkışmaktır.
Bu yüzden uzaya çıkarsak yanımıza 3 şeyin ötesinde daha fazla şey almalıyız.
Sadece 3 şeyle sınırlamak bile yetersiz kalır, çünkü 3 şeyin ötesinde o kadar çok şeye ihtiyacımız var ki…


Yorumlar

Popüler Yayınlar