Frekansını Kaybeden Hayal Gücü
Ailede ‘evin tek çocuğu’ adında bir birey
vardır. 7-8 yaşına kadar el üstünde tutulur, sevilir, şımartılır, gezdirilir.
Sonra aileye bir bebek katıldığında bu ‘evin tek çocuğu’ bireyi bir anda
sinirlenir, karakteri değişir, delirir, asabi olur, kural tanımaz… vs. Ailenin tüm ilgisi yeni gelen bebektedir
artık çünkü.
Radyo denildiği zaman bu klasik senaryo
aklıma gelir. Neden böyle? Çünkü yeni hayat düzenimiz dijitale daha düşkün. Önce radyonun yerini televizyonun alması sonra
biraz daha sınırları aşılarak insanların ilgisinin internete ve bilinmeyen
diğer teknolojik araçlara yöneltmesi böyle düşüncelere ister istemez sevk
ediyor. Televizyon bile öyle ilk çıktığı gün ki gibi kalmadı mesela; son
gördüğümde UHD deniliyordu kendisine.
Radyo sadece duyu organına hitap etmesiyle
biliniyor. Evet böyle ama hayal gücünü çalıştıran makine olduğunu pek az kimse
düşünüyor. Radyodaki o ‘merak’ ı çalıştıran gücü yine pek az kimse tarafından
ilgi çeker. Bir istek şarkıdaki duyguyu kim anlar? Özellikle 90’ lı yıllarda
radyonun en popüler olduğu zamanlarda ne şarkılar çalındı, neler düşünülmedi
ki?
Bir akşam şiir programında okunması
istenen bir Atilla ilhan şiirindeki duyguyu kim anlar?
Anlayabilen o anı yaşayandır.
Evlerde eskiden ‘Arkası Yarın’
programlarının heyecanı varmış. TRT radyosunda her gün yayınlanan programda bir
hikaye anlatılırmış, o günün çocukları benim
annem her gün aynı saatte dinlemeye çalışırmış. O günün
seslendirmenleri bugünün efsane isimleri
şimdi.
Zaman ne çabuk geçiyor.
90’lı yıllardan özellikle özel kuruluş
radyolarında tamamen show’a yönelik yayınlarda ne güzel zamanlar geçiyormuş.
Mesela dinlediğiniz bir radyo programcısının görünüşünü, nasıl tipte biri
olduğunu, ‘o seste o adam nasıl bir
görünüşte acaba?’ düşüncesi varmış. Anlatılan şeyleri düşünmek hele ki;
farklı farklı konular ve ilgi çeken pek çok şey… Radyo
için ‘merak’ ı besleyen bir araç demek yanlış olmaz sanırım.
Hayal gücünü geliştiren bir temsilci de
diyebilirsiniz.
Geçtiğimiz yıllarda kısa da olsa radyo ve
radyoculuk üzerine deneyim elde etmiştim. Nasıldı? Diye sorulsa ‘Farklı bir
aşktı’ diye söyleyebilirim hala. Seçtiğiniz şarkılar, yayın esnasında çalan şarkılar
hakkında konuşmak, belirli duygu ve düşünceleri içinden geldiği gibi herkese
duyurmak, istek şarkı beklemek, istek şarkı geldiğinde çocuk gibi sevinmek, dinlenmek, dinletmek, beni dinleyen varmış yaa.. hissi….
ve pek çok şey sizi radyoya sevdirebilir. Radyo deneyimimin sonuna
geldiğimde: ‘Acaba sesim nerelere ulaştı,
kim beni dinledi, nerede dinledi, o an ne yapıyordu?’ düşünceleri diğer
düşüncelerimle yer değiştirmişti.
Başka bir radyo kuruluşunda programımın
ismini ‘Yol Arkadaşım’ olarak
seçmiştim.
O kadar anlam doluydu ki aslında. Gittiğiniz her yerde yanınızda
kimse yoksa insan birini arar, bir ses duymak ister ve o sesi bulduğunda yalnız
değilmişim hissini yaşarsınız, radyo aslında yalnızlığı da gideren bir araç
değil midir? Bir yalnızlığı dindirdiysem ne mutlu bana.
13 Şubat tarihi aslında bir güne
sığdırılmış özel günlere benziyor. Tıpkı bir anneler günü gibi ya da yarın
gerçekleşecek sevgililer günü gibi bir anlamda. Neden bir güne sığıyor ki? Her
gün gördüğünde o gün onun günüymüş gibi hatırlamak neyimize yetmiyor? Tek bir
günle birlikte özelleştirmek tamamen sembolik bence.
Radyoyu sevmek için diğer tüm teknolojik
aletleri biraz kenara ötelemek gerekiyor. Çünkü radyo size görüntü vaat
etmiyor. Sadece hayal gücünü ve merakı devreye sokuyor. Bir istek şarkı üzerine
işliyor genelde. Haber veriyor, eğlendiriyor, dinlettiriyor, konuşuyor,
konuşturuyor… var mı böyle bir aşk?
Televizyon radyonun üvey kardeşi olabilir.
Size görüntü de vaat eder ama radyodaki ‘giz’ i yakalayamazsınız. Ultra HD bir
dünyanın kapılarını aralar size ve orada kalırsınız. Radyo size içinde sizin
yaratıcısı olduğunuz düşünceler dünyası sunar.
İnternet ve bilgisayarlar da ise çok daha
başka alemlere sürüklenirsiniz.
Akıllı cep telefonlarında ise başınız eğik
ve durmadan ekranı kaydırmakla meşgul olursunuz.
Radyo 13 Şubat gününe sığdırılmış ama bana
göre 365 günün özgürlüğü. Her ne kadar etkisi yitirilmiş olsa da, bazı cep
telefonlarında radyo eklentisi tenezzül dahi edilmese de, genelde arabalarda
dinlenilse de , istek şarkıların çoğu ciddiye bile alınmıyor da olsa… bir aşk için neden gerekmez bazen.
Sadece severisiniz.
Sadece sevin onu, anlatacak çok şeyi var.
13 Şubat Radyo Günü Kutlu Olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder
ne düşünüyorsun?