Değerli Şeyler..
Bugün yazdıysam yarını, yarınları da görsün isterim.
Yazmadan, yazıp silmeden, silip yazmadan, okumadan, okuyup
yutmadan, okuyup harmanlamadan iyi bir şeyler yazamam; evvela tecrübe!
‘’Neden yazmıyorsun eskisi gibi…’’ diye sorulduğu zaman,
işte buna pek iyi bir cevap veremiyorum. Bazen zaman, bazen konu bulamıyorum.
Konu da bulsan o ahengin içerisinde bulamıyorsun kendini.
Bazen yazmak istediğin yüzlerce güzel cümle var ama sadece
birkaç tanesiyle yetinip sonra siliyorsun.
Yazmaya hevesli
kimse böyle olsun istemez tabi.
Yazmak güzel şey ama… bence bu topraklarda ne kitaplar, ne şiirler
yazacak ne kaliteli insanlar var da gün yüzüne çıkmıyorlar. Neden mi? Aslında
konu çok basit; insanlar sevmediği işleri yapmakla meşgul olduğu için asıl
içindeki cevheri fark edemeden yaşamı bitip gidiyor. Adam her sabah kalkıyor
gidiyor çalışıyor sonra akşam dönüyor evine yemeğini yiyor uykusu geliyor yatıp
uyuyor. Yani böyle bir adamdan ne yaratıcılık bekleyebilirsin ki? Ya da nasıl
özel bir şey ortaya koymasını… Maalesef ama maalesef gündelik yaşantılarımız,
yaptığımız işler farkında olmadan içimizdeki ikinci bir sanatçı insanı
öldürüyor.
‘’Eskisi gibi yazamamak…’’ demek aslında işin hakkını
vermemek demektir. Aslında tutkuyla bağlı olsan gecenin 3’ünde de kalkıp
yazmaya başlarsın. Sadece istemek ve yazmaya meyilli olmakla alakalı bir durum.
Ama insanların içinde bulunduğu durum; aşk acısı, parasızlık, işsizlik, geçim
sıkıntısı, sevdiği işi yapmamak, kitap okumamak… gibi gibi konular yazmanın
yada düşünmenin önünü tıkıyor. Belkide takıldığımız konuların taktığı noktada
kalmışızdır. Belkide aslında yazmak için ya da daha açık söylemek gerekirse
güzel bir eser bırakmak için bir acı yaşamak gerekir. Acı çekenden sanatçı
olur. Sanat eseri vermesi için hissetmesi gerekir; önce hisseder sonra esere
dönüştürüverir. Bu tıpkı besin zinciri gibi. Bakıldığı zaman bilinmeyen ama
tekrarlanan bir döngü içerisinde ilerliyor gibi…
Bilmem? Sizce…
OKUYORUM BEN YAA…
Yazmak kadar değerli diğer bir konu ise: Okumaktır.
İkinci bölüm de ise okumayan bir toplumuz, okumamız lazım
vs. diye klişe şeyler yazmak istemiyorum. Çok farklı bir konuya dikkatinizi
çekmek niyetindeyim. Sosyal medyadaki paylaşımlar sayesinde okuma ihtiyacımız
çoğaldı sanki. Merak ettiğimiz absürt bir haber görüyoruz ister istemez o linke
tıklayıp içindeki yazıyı okuyoruz. Mesela çok ilginç bir konu paylaşıyorlar
bazen eğlence sayfalarında sonuna kadar okuma isteğimiz oluşuyor. Twitter’da
her gün yüzlerce tweet okuyunca da aslında okumuşuz oluyoruz. Bu bakımdan
sosyal medya okuma alışkanlığımızı tetiklediğini düşünüyorum. Ama bir yandan da
kitaba olan ilgimiz varsa dahi kesip atıyor. Çünkü akıllı telefonlardan her
yere ulaşmak çok kolay. Bu yüzden de kitapla kimse uğraşmıyor.
Gazeteyi açıp en arka sayfalarına kadar gelip spor
haberlerini okuyunca da yeterli olmuyor. Çünkü gündem üç büyüklerin
gelişmelerinden ibaret olmuyor. Burcunu ve yükseleninin günlük burç yorumunu
okuyunca da yetmiyor. Çünkü gündem her şeyi ilgilendiriyor. Ya da ne bileyim
sağlık köşesinde on adımda zayıflatıcı yiyecekleri okuyunca da olmuyor.
Teknolojiyi de takip etmek gerekiyor, ekonomiyi de. Gazetenin ikinci sayfasını
açıp sosyetenin renkli ışıltısında gözünün kamaşması da yetmiyor çünkü üçüncü
sayfadaki pek karanlık olaylar da bizi ilgilendiriyor. Ne olursa olsun bir şeyi okuyup kaçmak
yetmiyor. A olayı önemliyse B olayı da önemli olup etki ediyor, her şeyden azar
azar bilmek gerekiyor. O yüzden az da olsa okumak gerekiyor.
Yorumlar
Yorum Gönder
ne düşünüyorsun?