''Bazen Delirmek de Çare Değil'': Müptezeller Kitabı Üzerine
“Üzülme baba,” dedim, “alt tarafı bir ev,
alt tarafı beton parçası ya. Çalışır ederiz, yine alırız. Ben de çalışırım
bundan sonra, söz, alırız bir ev daha.” “Ona üzülmüyorum ki ben,” dedi babam.
“Her ay evin taksitini ödedik de ne oldu. Bak, uçup gitti elimizden balon gibi.
Keşke seni ağlatmasaydık çocukken. Keşke sana o akülü arabayı alsaydık.”
Güzel olmak isteyen alkolikler, berduşlar,
kardeşler… Zembereği boşalmış hayat memat ezberleri, tek gözlü geceler.
Yeraltının karın gurultusuna, belalı bir gündüze sarılan cuaralar.
Müptezeller, uğultuların, yoksunluğun ve
kaybeden delikanlıların romanı. Lime lime, ufalanarak.
Emrah Serbes, kenarların soluğunu, dünyaya
katlanamayan, kendine gömülen çocukları haykırarak anlatıyor.
Yaz biter, güz biter, hep kış gelir
**
Emrah Serbes’
in belkide bir solukta okuyacağınız 2016 yılında çıkmış romanı.
Şüphesiz
kitabı okurken düşüneceğiniz şey ne kadar basit ve akıcı bir dille yazılmış
olması.
Mesela
okurken sıkılmadım diyebilirim. Hayattan sürekli darbeler yemiş, acıklı bir
hayat hikayesi olan bir arkadaşınız yanınızda yaşadıklarını anlatıyor sanki. Ve
anlattıklarında edebi cümleleri de yedirmesini iyi biliyor. Belkide Serbes’i
bende okumaya iten en büyük nedenlerden biri budur.
Kitap 160
sayfa.
Kitabın ana
karakteri Bakır’ ın 3 bölümden oluşan
hikayesi var; Antalya, Ankara, İstanbul..
İlk bölüm Antalya’da
başlıyor. Otel garsonu olarak başlayan Bakır’ın hikayesini okuyoruz.
Kitapta
baştan sona kadar oturtulan zemin; yoksullukla pençeleşen hayatlar, kaybeden
insanlar, üzgünlük hali, stres, belalı yaşantıları görmekteyiz. Yaşantılar
böyle devam ederken acıları yatıştırmak için alkole, uyuşturucuya sırtını
yaslama durumu söz konusu. Özellikle Bakır alkolle kendini yeniden tazeliyor,
orada buluyor, kendini yeniden toparlıyor. Serbes bu çizgide ilerlerken
karakterin çıkmaza düştüğü sıralarda ise edebi dili yansıtmayı gayet iyi
yapmış. Okurken kitabın içerisinde arabesk bir hava var; acılı ve üzgün.
Ailevi
konular var mesela. Babanın yıllarca çalışıp çalışıp tüm parasıyla ev alması ve
aldıktan sonra depremde evin yıkılışı. Bu gibi hayli üzücü bir olayın aileye
olan etkisi. Ki zaten kitabın arka kapağında da geçen diyalog durumu özetler
niteliktedir. Yıllarca damla damla
biriken umutların bir anda gözlerden kayboluşu, aileyi derinden etkileyen olaylar
arasında. Kitapta sorgulayacağınız şeyler sadece kitabın karakterleri arasında
kalmıyor, kendinizi, kendi yaşantınız, çevrenizdeki yaşantıları da sorgular
oluyorsunuz. Kitap bir bakıma kaybedenlerin, kaybedip de hayatına devam
edebilenlerin yaşadığı psikolojiyi gösteriyor.
Bakır’ ın
Antalya’dan ayrılışı ve kapanış konuşması…
Kitabı okurken hüzünlü havayı hissediyorsunuz fakat kitapta pek çok kez
kendimi tutamayıp gülmeme sebep olan yerlerde oldu. Bazı yerlerde bir anda
çıkan küfürlü sözler olayı akışı içerisinde öyle komik duruyor ki Serbes hakikaten
başarmış diyorum. Kitabın birkaç yerinde gülümsetici şeyleri okumak da ayrı bir
tat katmış.
Ankara’dan
sonra İstanbul’da ki bölümlere gelince anlıyorsunuz ki Bakır kendine mekanları
da çekiyor. En girilmeyen muhitlerde bulunması, burada yaşadığı olaylar, üzücü
anlar kitabın sürükleyici yerleri arasında. Kitap o kadar akıcı ki elinizden
düşürmeyeceğiniz cinsten. Ve karakterin ise yaşadığı şeyler hakikaten filmlerde
görebileceğiniz türden anılar. Özellikle beni en etkileyen yerler arasında,
yakın arkadaşı Karabüklü’ nün yaşadığı olay ve Bakır’ ın o anki psikolojisi
gerçekten herkesin kaldırabileceği bir şey değildir. Ama buna rağmen Bakır yine
hayatına devam ediyor.
Kitapta
Bakır, yazmayla arınan bir karakter. Özellikle her şeyin boka sardığı
zamanlarda eve kapanıp içinde kalan hayalini gerçekleştirme arzusunu yeniden
alevlendirdiğini görüyoruz. Hayalindeki
kitabı yazıp yayın evlerinin kapısını aşındırma durumunu da görüyoruz aynı
zamanda, hem de pek çok kere bir sonuca varmadığı anlara da şahit oluyoruz. Bir
yandan hayatta her bir şeylerin kolay kazanılmadığını yazar bize hissettirirken
bir yandan yaşadığı psikolojik çöküntüyü de görüyoruz. Ardından kendisini bu
durumdan çekip çıkarmaya çalışan arkadaşlar, kendini birada bulması, yine
sigarasının dumanına teslim etmesi de o yaşantının tipik özeti.
Kaybeden,
tutunamayan, düşüşler yaşayan insanların penceresinden hayatı görmek
istiyorsanız bu kitabın sayfalarını karıştırmanızı tavsiye ederim. Dikkat
etmenizi istediğim nokta ise Serbes’ in bize edebi bir dille yer yer harmanlama
yapması, akıcı ve sürükleyici bir dille sunması. Kitabın eksi yönü ise, okuyucuya
soluklanma aralıkları bırakmaması. Hızlıca geçiyor, hep o anları an be an
yaşıyorsunuz. Kimilerine göre bu iyi bir şey ama beğenmeyenler de var.
Geri kalan
yorumu da size bırakıyorum.
Bakalım siz
nasıl yorumlayacaksınız.
Keyifli
okumalar…
Yorumlar
Yorum Gönder
ne düşünüyorsun?