Hep Yalnızlık Var Sonunda
Pozitif kelimesinin pozitif bir
kelime olmadığı başka bir dünya var mıdır?
Ya da
Negatif olmanın daha olumlu anlama
geldiği bir konu.
Yalnızlığın en iyi korunma şekli
olduğu?
Kalabalık ortamlardan
uzaklaşmanın, sarılmamanın, öpüşmemenin…
Bir dünya düzenini kendi
ellerimizle inşa ederken hem yalnız kal hem değilmiş gibi ol diyen biz değil
miyiz. Caddelerde dolaşma biz senin yerine bir tık uzağında her şeyini
getiririz.
Kimseyle yakından görüşme
cihazının ekranında gör onları diyen bir yeni dönem yani.
Hani diyorlar ya ‘Yeni Normal! (!)
bence ona bir ‘A’ ekleyip yeni anormallikler diyelim.
Tımarhaneye dönüşmüşken bu dünya,
normal kalabiliyorsak acaba kaç kabustan uyanacağız kendimize geldiğimizde. Kaç
sayfa daha yazıp kaç saat daha konuşacağız böyle.
Acaba elimizdeki iğne ve kuyuyu
kazmaya mı niyetliyiz biz.
Egolarımız kumdan kale mi.
Tüm her şey bir kelebeğin kanat
çırpması kadar hızlı ve rutin mi.
Hiç bilinmeyen bir evrende hiç
bilinmeyen bir dil ve yerde başka bir dünya daha yaşanılır veya daha yaşanmaz
mı. Belki burası bir Cennet yada bir Cehennem.
Daha keşfedilmemiş kaç gizi var şu
dünyanın, kaç sorunun cevabını daha bulacağız, kaç araştırma daha yapılacak
sonun ardındaki sonu bulmak için.
Peki biz insan olarak yaşadığımız
dünyayı mahvetmek için daha neler yapacağız, hangi doğal dengeyi bozup akışı
değiştireceğiz ve korunmak için hangi yöntemleri uygulayacağız.
Dünyanın hangi noktasındaki bir balık daha karaya vuracak, hangi dere kirlenip doğal rengini değiştirecek, hangi canlı suçsuz günahsız üzülecek dünyanın herhangi bir noktasında, hangi ağaç yok yere ortasından kesilecek ve toprağın altındaki plastiği kaç yıl geçtikten sonra benimseyecek doğa?
Peki yaşadığımız bu dünya kızgınlığını yansıtmak için bize ne yapabilir. Hangi fırtınaları, hortumları, lavları, depremleri, tsunamileri gösterecek bize. Kaçarken doğal dengeden aslında kaçamadığımızı ve zamanı yavaşlatmak istediğimizi fark edeceğiz. Yaralarımızı sarmak için zamanın hızlı akması gerektiğine inanacağız. Kaçarken aslında tam kalbine indiğimizi, yeşillendirip dengeyi koruyacağımızı fark edeceğiz, betonlardan kaçıp izin günlerinde yeşil sessiz noktalara emanet olacağız. Biz sorunun ta kendisi ve sorunun cevabıyız, biziz cevap ve biz varken diğer nedenler hiç şık değil. Hem kirleten hem düzelten başka bir canlı var mıdır. Hem hastalığın çıkış noktası hem de düzelticisi. Hem kahraman hem de anti-karahaman yani.
Uçan arabalar, ışınlanma, robotlar derken insan yalnız olduğunun farkına varamıyor. Yeni yüzyılın hastalığı şimdiden belli ‘Yalnızlık’. Yalnızlıktan kaçarken yalnızlığın içine düşendir insan. Böylesine mahveden bir canlıyken insan, yalnız olmaktan başka şansı kalmıyor. Biz yüksek teknoloji ve uzay çağı derken daha düne kadar elinizi 20 saniye yıkayın, mikroplar etkisini kaybediyor uyarılarını dinliyoruz. Yeni yüzyıl bambaşka olacak derken kalabalık ortamlardan uzak durun hasta olursunuz uyarıları var. İnsan dünyayı değiştirecek derken susuzluk sorunları konuşuluyor, kış oluyor yağmur-kar yağmıyor, mevsim mevsimi gibi yaşanmıyor– su savaşları da gelirse hiç şaşırmayın- . Yapay zeka derken maske takmadan çıkma dışarı kötü olursun sonra deniliyor.
Şuna inanıyorum ki, insan evrende şişme balon gibi ne kadar büyük ve renkli olsa da ne kadar yükseğe çıkacağı belli olmasa da bir kenarında ipe bağlanmış ve yere sabitlenmişken gökyüzünde süzüleceğini düşünerek ancak kendini kandırır.
Ta ki o ipi kesene kadar!
Yorumlar
Yorum Gönder
ne düşünüyorsun?