Yalnız Yalnızken
Acınası bakıyor yüzüme; gözlerim gözlerine değince. Bir de
arabesk oluyorum sonra gün kararınca. Hesabını döküyor ulu orta ve yalnız
yalnızken yüzüme yüzüme. İnceden bir sızı, bir şarkı çalıyor başka
pencerelerden. Gözlerim gözlerini arıyor sonra yine; bulamıyor bu kalabalıkta. Dışarıdaki
şarkının sesi biraz daha yükseliyor. Gemilerim batıyor limanına varmadan,
rüzgarlarım ters yönde esiyor, kalabalık dağılmaya başlıyor vakti gelince
ayrılığın. Ve sen gidiyorsun… vakti
gelince. Annem uyandırıyordu sabahın bir erken saatinde, karnım acıkıyor ve de
üşüyordum. Kaybolmuştum, adresim yoktu, soğuk yüzümü yalıyordu sonra bu
caddede. Yürüyordum gördüm kendimi; durmadan ve yorulana kadar. Yüzüme
değiyordu sabah yağmurunun taneleri. Gelip geçiyordu yanımdan yalnızlık,
yalnızlığım, yalnızlaştırıldığım. Ve de hiçbir kitaba sığmıyordu acınası ve de
kokuşmuş yalnızlığım. Kaldırıp atamıyordum bir köşeye. Benim yüzümden mi yani? Yüz kere söylesen de
inanmayacağım; kara bahtımın kör talihini.
Sesini, sözünü, gözlerini… savunma
gerekçem yaparım davamın orta yerinde.
Şahidi olursun bu yalnızlığın ‘Tamamen yalnızdır’ dersin yüzüme
yüzüme. Okunur cezam; çekerim giderim
belki buralardan özlediğinde dönmek üzere.
Yüzüme son kez bakarsın, arkamdan, dağlanırım yüreğimin orta yerinde. Yüzümden eksik olmaz yağmurlarım. Yine bir
caddede kimsesizliğin arafında sürüklenirken. Sabah olur, arabaların egzoz
kokusu olur arkamdan, izmarit bırakır bu kimsesizlik, işine yetişme telaşı
bırakır, hızlı adımlar ve birazda mevsimin gerçeğini: ‘Soğuk’. Hadi git! Gitmeden önceki son bakışını
Allah’ın belası gibi bırakarak üzerime. Hadi git! Yazdığım şiirlerin en vurucu
dizeleri gibi içimden. Hadi git! Ağaçlarımdan dökülen yaprakların yere düşerken
yarattığı hüzün gibi. Hadi git! Kağıdın önüne kalemi ve bu yalnızlığı tarif
etmeden bir vazgeçiş gibi git.
Yorumlar
Yorum Gönder
ne düşünüyorsun?