Kapıdan Bakalım mı?
Kapıdan baktıran aya hoş geldiniz…
Kazma kürekte yaktırır ayrıca (dikkat)
Belkide bir atasözüyle hatırlanan en farklı aydır Mart
Kendisinden bir önceki ay bile bi gariptir açıkçası
Malum Şubat gibi bir ayı geride bırakmak gerekir Mart ayı
için
14 Şubat gibi aşk gününü geçmek gerekir önce,
14 Şubat gelmeden önce bile pek çok şey yazılıp çizilir,
konuşulur haliyle
Ama yaşayan bilir, yaşarsın işte.
Ya acıta acıta ya güle güle…
Neyse…
E sonra bi de Şubat ayının 28 çekmesi gibi bir farklılık
vardır
‘Farklılık’ dediğimiz şey ilk başta orada başlıyor.
Başkaldırı gibi duruyor arada, herkese benzemiyor değil mi?
Diğer aylar 30-31 gün iken bizim Şubat 28 günle farkını
ortaya koyuyor arkadaş!
Özelliği de şöyle bir yana dursun; 4 yılda bir 29 yapıyor.
Bak bak ! Asalete bak…
Sonra ne oluyor…
Mart’a geçiyoruz.
Mart ayıda bir garip aydır ki sormayın gitsin.
Geçiş dönemi gibi bir şeydir; kıştan ilkbahara geçiş ayıdır.
Sanki şöyle birisi çıkıp ‘Kıştan ilkbahara direk bir geçiş olmasın, Şubatla Nisanın ayının
arasına bir ay daha yerleştirin de herkes soğukla sıcağın arasındaki farkı
anlasın’ demiş gibi.
Bilmeyenlerimiz varsa hemen söyleyeyim.
Ayların bu adları, süreleri öncelikle Roma İmparatorluğu
döneminden gelme.
İmparatorlar savaş zamanlarına göre, heybetlerine göre, siyasi
durumlara göre, zevklerine göre bu isimleri böyle kararlaştırmış.
Bilim adamları her ne kadar bilimsel bilimsel iş yapsa da
ilk kazmayı vuran dünya tarihinde yine alışık olduğumuz Roma İmparatorluğu
olarak karşımıza çıkıyor.
Medeniyetler her zaman olduğu gibi yine karşımıza çıkıyor
dünya tarihini baştan aşağı etkiliyor.
Yıllarca aynı yaptığımız şeylere göz attığımızda ‘Bu neden böyle arkadaş? Bu ne saçmalık lan!’
dediğimiz şeyler tarih kitaplarını karıştırdığımızda Daaaaank.. diye karşımıza çıkıyor.
Aklıma şuan güzel bir örnek geliyor.
‘Para’ (…)
Yıllarca sövecek yer aradık durduk değil mi?
Onun sahibi olanlar gül gibi geçinip gitti yıllarca
Sahibi olamayanlar da isyan edip durdu.
Lidyalılar’ın icadı olarak biliriz.
Dünya tarihinde bu kadar sövülen millet daha çıkmamıştır da
ayrıca.
Para için insanların içindeki ses şöyle diyor ‘Tamam kardeşim. İyi güzel bir icatta peki
neden bi dengesizlik var yahu!’
Bir onu akıl edememişler ama sağolsunlar; yoksa şimdi hala
takas yapıyorduk onu bunu.
**
Daha çok örnek var: Ateş, yazı, tekerlek… ve daha çokları.
Ateş bulunmasaydı hala çiğ mi yiyecektik yemekleri yani?
Takas mı yapacaktık?
Arabalar tekerleksiz mi olacaktı?
İşaretlerle mi anlaşacaktık?
Kafamda deli sorular
Ama şunu söyleyebilirim ki her şey birbiriyle endeksli
sürekli.
Dünyada da zaten her şey birbirine paralel bir şekilde
ilerliyor.
Yani neden-sonuç ilişkisi gibi düşünebiliriz.
Madem aylardan, tarihlerden örneklerle başladıysam yine ona
bağlayarak bitireyim yazımı burada.
14 Şubat diyoruz ya hani ‘Sevgililer Günü’ olarak
kutlanıyor.
Mantıken bir sevgiliyle kutlanan bugün tek başına
kutlanılmıyor
Ama her ne kadar sevgilin var olsa da paran olmadan hiçbir
şey yapamıyorsun.
Elin kolun bağlanıyor adeta.
Bir antlaşmaya bakan binlerce, yüzlerce, milyonlarca hayat
Yazıyla oluşturulan antlaşmalar, kanla imzalanan her şey
Neyle yapıldı zannediyordunuz?
Mağara duvarlarına yapılan resimlerle benzer şeylerle mi yazılacaktı
o maddeler.
Kaderlerimizi çizen şeyler..
Ne garip…
Neyse, biz kazma kürek yakmaya devam edelim.
Hoş geldin Mart.
Yorumlar
Yorum Gönder
ne düşünüyorsun?