Limana Gelen Gemi
Nedendir bilmiyorum.
Alelacele olarak başladığım her işte hiçbir şeye dikkat
etmem.
Zaman hızlıca akar, insanlar, mekanlar anlıktır.
Mesela otobüste olduğum o sabah yine her zamanki sabahlardan
biriydi ve anlam çıkarabileceğimi hiç sanmadığım diğer günler gibi
zannediyordum.
Belkide…
Öyle sanılıyor ya bazı şeyler, bilmiyorsun işte.
Neyse…
O bulunduğum yer, o alışık olduğumuz tipteki otobüslerden
biriydi; pis ve eski işte.
En arka koltukta yolculuk ettiğim sırada nedenini
bilemediğim bir anda siyah ve kanatlı bir şeyin yukarı çıkmaya çalışması
dikkatimi çekti.
Siyah ve kanatlı bir şey…
Bir sinek… size ne
kadar anlam çıkarabilir ki?
Evet, bu kadar küçük bir şey ne anlam verebilir ki?
O kanatlı ve siyah bir şey olarak tarif ettiğim küçük bir
sinek ilerleyen dakikalarda anlam vermeye başlamıştı.
Ne garip…
Otobüsün camında sürekli yukarı doğru çıkmaya çalışıyor.
Bir hedef mi bu? Evet, bence onun için güzel bir hedef.
Yukarı çıkacak, sonra yine düşecek, çıkacak ve düşecek,
Çıkacak, düşecek, çıkacak ve düşecek…….. ve bu böyle sürüp gidecek.
Artık bu durumdan rahatsız olduğum bir an üfleyerek
yukarıdan düşürmüştüm.
Küçücük bir ‘püfff...’ le anında pencerenin dibinde
buluverdi kendini.
Daha sonra ne mi oldu?
Sinek yine yukarı çıkmaya başladı ve hiç yılmadı, durmuyordu.
Hedef o ya işte çıkacak oraya, hedeften şaşmıyordu.
Düşünceler biraz sonra kafamı kemirmeye başladı adeta.
Örneğimi mazur görün ama
insanlarda da durum biraz öyle değil mi?
Doğumdan ölüme kadar insan sürekli ilerlemeye çalışıyor ve
hiç durmuyor.
Statik olmamak insanın doğasında olan bir şeydir.
İnsanın yapısı gereği doğar büyür ve ölür.
Sürekli değişim ve gelişim içindeyiz ve bu süre içinde
kendimize sürekli hedefler koyuyoruz.
‘Ne güzel bir araba
bunu alacağım’ yada en basitinden ‘Evden
çıkıp işe gideceğim’ şeklinde bir cümle kullanmak bile hedeftir.
Hedefler olmadan yaşayamayız ki zaten. Zamanın gereği bu
duran bir şey yok.
Hedefler ve hayaller eğer yaşanmaya değerse üzerine gitmek
gerekir.
Her türlü dikenli yoldan, patikadan gitmek gerekir.
Çok basit…
O gün otobüsün en arka koltuğunda, pencere camının üzerinde
yukarı tırmanmaya çalışan bir sineğe benzeyebiliyor bazen bazı şeyler.
(Hani sinek örneğinden
rahatsız olanlar, başka bir hayvan yada başka bir şeyle de özdeşleştirerek
düşünebilir)
Bir hedefin vardır; her ne olursa olsun!
En ciddisinden en saçmasına kadar…
Uğraşırsın, didinirsin, zaman verirsin, zevklerini terk
edersin, az uyursun, az düşünürsün, kendini unutursun belki…
Tek görünen vardır ufukta, o hedef!
Onla tamamlanacaksın sanki, dünyanın başı da sonu da o
sanki.
Ama ulaşmak ise en güzel mutluluktur, tarifi zordur.
Kader mi denir, hayallerin ürünü müdür, yanlış yol mudur
bilmem ama biri gelir veya birileri gelir görür seni, fark eder.
Anlaşılmakta güzel şeydir aslında.
Ne mi olur?
Rekabet artar, belki o camı senden daha hızlı tırmanan
vardır, ne bileyim.
Cam kırılır, cam kaygandır inat edersin terk edersin, biri
gelir temizliğe filan hedef sapa bilir.
Birisi gelir (belki
benim gibi) sen hedefine tırmanırken gelir üfler ve düşersin oradan.
Senin aklında gideceğin yer vardır ama yaşananlar seni yeri
düşündürür.
Üfler Hayat…
Üfler evet. Şimdi biraz camdan ve sinek konusundan ayrı
düşünün.
Gerçek hayatın üzerinden gidelim.
Hedefiniz vardır ve ilerliyorsunuzdur, biri çelme takmaya
çalışır.
İşinizden olursunuz, parasız kalırsınız, yalnızlaşırsınız,
ötekileşiriz, kolunuz kanadınız kırılır belki…
Evet hayat üfler…
Üflemesi de kolaydır he! ‘Püfffff…’ ler ve anında yerde
buluverirsiniz kendinizi.
Kısacası şu: Hayat
üfler…
Hayat için kim ve ne olduğunuz önemli değildir.
Üfler ve kalırısınız öyle.
İşin garibi şudur: Kanayan
yaralarınız varsa onu da üflersiniz.
Yani özeti de şudur: Hayatın zehri de panzehiri de
içindedir.
Zehri tanıyıp panzehiri içebilmeniz dileğiyle.
Hedefler güzeldir her nasıl olursa olsun…
Aşık olun o hedefe, hedefsiz yaşanmıyor çünkü.
Güzel bir söz var ya hani ‘Kimse senin dalgalarla nasıl boğuştuğuna bakmaz; gemiyi limana getirip
getirmediğine bakar’ diye işte
gerçeğin özetidir bu.
Yorumlar
Yorum Gönder
ne düşünüyorsun?