Arabesk

Yalnızca bir müzik türü olarak kalsa iyi.
Arabesk, yaşam biçimidir; ağırbaşlılıktır, efendiliktir, saygılılıktır.
İnsan gibi tasvir edilmesi doğrudur.
Müzik türü olarak ve yaşam biçimi olarak algılanmasıyla hep iç içedir, sıkı sıkıya bağlıdır ve kopmaz bir bütündür. Beklide bu yüzden algılarda sadece müzik türü olarak kaldı.

Kelime anlamı olarak ‘Arab’ kelimesi köken olarak nereden geldiğini kısaca özetliyor. Evet.
Arap kökenli müzik türüdür; arap ezgileriyle düzenlenmiş ve günümüze kadar piyasada (sallantılara uğrasa da) varlığı sürmüş müzik türüdür.

Özellikle 90’lı yıllarda zirveye çıkmış ve Türk halkının derinden bağlandığı hatta genç kesimin (20-30’lu yaş aralığı) kendini kaybettiği bir akım olarak hatırlanır hep.
Müslüm Gürses, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, İbrahim Tatlıses, Azer Bülbül… bu müzik türünün öncüleri olarak kabul edilir.
Konserlerde insanların kendini jiletlemeleri bu şarkıcıların dönemlerine denk geliyordu.

**

Anlatmak istediğim: Arabesk sadece müzik türü olarak kalsa iyi. Yazımın başına da bu cümleyle  başladım. Ne kadar çok anlam ifade ediyor değil mi? Bir müzik türünün müzik türü olarak kalmaması denince aklıma sadece ‘Arabesk’i getirdi ve pek çoğumuz içinde öyledir eminim.
İnsanlar pek çok müzik türüne bağlılık gösteriyor ve kendilerini o şekilde tanımlıyor; öyle giyiniyor, öyle konuşuyor, öyle düşünüyor. İnsan zevklerini anlamak da güçtür zaten.

**

Ama Arabesk’in durduğu gibi durmaması aklıma 90’lı yılları da getiriyor. Bu kadar sevilmesinde özellikle ülkemizin zor dönemlerden geçmesi; ekonomik sorunlar, cinayetler, suikastler, siyasi sorunlar, buhranlar, yalnızlıklar, acılar, tutunamamalar…  ve pek çoğu insanların alışkanlıklarını değiştirmeye başlamış. Fakirin yani maddi durumu yetersiz kesimdeki insanlara hitap etti. Evlerde, sokaklarda, mahalle aralarında yankılandı yıllarca.




Mesela 2014 yılı yani günümüz genciyle o 90’lı yılların genç kesimini karşılaştırmaya kalksak arada dağlar kadar fark çıkar. O yılların zevklerini özetlemek istersek genelden yani bütünden parçaya inmek lazım.
Kısaca, ‘Neden seviyorlar?, Neden bu kadar bağlılar?, Neden acıyı seviyorlar?, Neden öyle tanımlıyorlar?’ bunun gibi sorularla yaklaşmak lazım.

Rakı sofrası denen bir şey vardır ve oranın resmi müziği: Arabesktir,
Resmi içeceği: Rakıdır,
Resmi konuları: Aşktır, yalnızlıktır, parasızlıktır, açlıktır, derttir, kederdir, pişmanlıktır…

Acıyla sevilen bir müzik türü ister istemez yaşantıya da yansıyor ve iç içe geçen bir hale geliyor.  Bir girdap gibi düşünün herhangi bir yerde başlıyor ve acı yaşayan insanları alıp götürüyor bu girdap. Sigarayla, içkiyle, tespihle, sofrayla özdeşleşiyor bir anda.



İşin garip tarafı; kulaklardan silinmeyen şarkılara imza atan bu Arabesk şarkıcıları da acılardan kendini o hale getirmiş kişiler olmasıydı. Kimi suç işlemiş hapis yatmış, kimi ölümle pençeleşmiş, kimi ailesini terk etmiş ve plak şirketlerinin kapısında yatar olmuş, kimi üst üste gelen başarısızlıklardan bu ana gelmiş… 
Acılar insanı olgunlaştırır dediğimiz şey belki burada da geçerli. Örnek alınan insanlar, sanatına hayranlık duyulanlar bile o yaşantılardan gelenler. Konu olarak da neşeli şeylerle ilgilenmek hatta gülmek, kahkahalara boğulmak bile ayıp sayılmış neredeyse.
Haliyle acıları anlattılar ve Arabesk’i seçtiler.

**

Beklide son 10 yılda değerini kaybetmesi de bu yüzdendi. Gelişen teknoloji, değişen akım, farklılaşan dünya, ötekileşen yaşantılar ve çoğu sebepler bizim onu yani ‘Arabesk’ müzik türünü öteki raflara koydurtmayı kolaylaştırdı.
Artık bu müzik türünü dinleyenlerde bile garip bir his uyandırdı, sözde ‘modernleşen’ insanlar, onu dinleyen insanlara tiksintiyle bakması, kıro demesi, ayıp gibi saklatması…
yalnızlaştırdı aslında.

Gizli bir hazine gibi ya da açığa çıkamayan bir acı gibi herkes ama herkes biliyor ki; her insanın içinde tarif edilemeyen bir ‘Arabesk’ lik var ve Arabesk duygularınızı saklayamazsınız. Müzik türü olarak hala dinleniyor ama silikleşti.
Bilinir ki içimizde hala bir Arabesk şarkının kaseti dönüp durur.

Yani,

Müzik değil bu sadece, yaşantı yani hayatın ta kendisi!




5 SORUDA İNTERNET YASASI

  • Onaylanan bu yasanın internet yasası olarak değilde ‘İnternet Sansürü’ olan algısını nasıl kırmayı düşünüyor hükümet?

  • Yetkili birinin veya birilerinin bu yasaya nedir ne değildir şeklinde bir açıklama yapsa ve herkes bilgilense doğru olmaz mı? Kafadaki karışıklıkları giderseler en azından...

·         Özgürlük alanımızın kısıtlandığını düşünüyor muyuz?

·         Bunca yıl aradan sonra neden böyle bir yasa çıkarmak gereği duyuldu ve neden onaylandı bu yasa, sebebi ne?

·         Ve ilerde neler olacak? Nasıl protestolar göreceğiz, kimlerin kızgınlığını göreceğiz ekranlarda, nasıl cezalar alacağız… kısacası ilerde nelerle karşılaşacak bu millet?




Konu olarak yeni internet yasasını çok kısa tuttuğumun farkındayım ama diğer yazılarımda da bu konuyu yazacağım gibi görünüyor. Bu yasayla ilgili kafamda çok soru var ama net cevaplar alacak bir yer göremiyorum. Umarım kafamızdaki bu soru işretleri bir gün biter.

Yasaklar biter, korkular biter umarım.

Yorumlar

Popüler Yayınlar