Kültürün İnce Bellisi



















Doğu Karadenizlidir.
İnce bellidir.
Sohbetin ana kaynağıdır o.
Ayran değil bence asıl içeceğimiz ‘o’ dur.
Genelde Tanrı misafirinin resmi içeceğidir evlerimizde.
Yaprağın sıcak suyla buluştuğu mucizedir o.
‘Çay’ dır o çay!

**

Rakı gibi değildir o; hüzün,dert, keder kokmaz bardakta, ağlanmaz. Mezesi yoktur.
Ayran gibi değildir o; ağır yemeklerde aranmaz, bir simitle bile dost olur. Elittir de biraz.
Türk kahvesi gibi de değildir; 40 yıl hatır bırakmaz, köpük aranmaz,fala bakılmaz. Özel günü yoktur kendisinin.
Hatta normal kahve gibi bile değildir; yalnızlık aramaz çünkü o kalabalıkla iyi gider.

**

Zenginin, fakirin, öğrencinin, emeklinin, ev hanımının, müdürün, işçinin, delinin, akıllının, güzelin, çirkinin, gelenin, gidenin, bilenin, bilmeyenin….  İçeceğidir ‘Çay’..

Yorgunlukta, hararette, duygusallıkta, can sıkılmışlıkta, yolda, misafirlikte, kahvaltıda, öğlede, akşam üstünde, işe başlamada, işi bitirmede, yemek öncesinde, yemek sonrasında da öyledir.


Saat sabah kaçı gösterirse göstersin kahvaltıya yoldaş olur
Yok öyle meyve suyu filan yeni adet çıkamayın başımıza.’
Çay Koydum Gel!’ cümlesi evlerin en güzel cümlesidir duyduğum
Alttaki su fokurduyorsa tamamdır.
Bizim millet içinse ‘Tavşan Kanı’ renginde olması şarttır orası ayrı
İnce bellinin yeri başkadır; şekeri de unutmayacaksın.
Önce dem bardakla kavuşur sonra su güzelce tamamlar bir bütünü
Dudak payı için bir milim bırakılır
2 şeker öyle ömür gibi erir içinde karıştırdıkça
Çay altlığıyla elinde öyle gezintiye çıkar.

**

Altın günlerinin de resmi içeceğidir. Eğer çay doldurduğun bardakta çayın çöpü çıkarsa misafir geleceğine işarettir hatta uzunsa uzun kişi, kısaysa kısa bir kişiyi ifade eder o çöp.
Simit, onun en iyi dostudur. Çay simit ortaklığı diye bir şey vardır.
Yemek sonrasında iyi gider çay.
Gün içinde bile zamanı vardır ‘Beş Çayı’ diye anılır.
Mesela ben beşte, altıda fark etmeden ne zaman istersem içerim çayımı.
Bizim toplumda da saat fark etmeksizin içilir, sevilir.

** 

Dünya üzerinde de ilk bulunduğunda sevildi mi acaba? Yok canım olur mu öyle şey…
İnsanlar bazı şeylerin değerini sonradan anladığı gibi onun da  değeri sonradan anlamış.
İlk bulunduğunda korkmuşlar hatta yasaklamışlar bile. Kimi toplumlar hoşta karşılamış tabi ilk zamanlar; rahatlatıcı etkisi, kokusu, tadı, rengi sevilmeyecek gibi değil.
Şu bizim altın günlerinin baş tacı içeceğinin taa Çin’ e kadar uzanan öyküsü vardır bilir misiniz?
İlk demlikle tarihe geçmiş onlar. Bahçede toplanan çay yaprakları suda kaynatılmış ve sonra İmparator Şeng Nung’ a sunulmuş ve çok sevmiş.

Bulunuşu 1600’lü yıllara dayanırmış. Çin’den de önce Avrupalı Amerikalı gezginler bulmuşlardır onu. Sömürü ülkelerden gelen şeyler içinde ‘Çay’ da varmış ama bilmezlermiş öyle güzel bi içecek olduğunu öyle dünyanın her yerinde sevileceğini filan. Cola’dan önce o varmış. Görüyor musunuz bizim şu Doğu Karadeniz'in ince bellisini?

İngilizler çay tarlaları satın alınmış, üretime geçmişler, dükkanlar açılmış, büyümüş.
Tea’ yani çay..  Soğuk olarak içilmeyecek mi yani? İçilir hemde 'Ice Tea' olarak
Amerikalı Richard Blechynden bulmuş. Soğuk çay diye bir kez daha satılmış. 
Şuan ki dünyanın en büyük çay üreticileri çay markaları o zamanın yeni kaşifleriymiş.
Her şey öyle şimdiki gibi Google’ a yazınca şipşak bulunmuyor. Çay bulunana kadar günler,aylar, yıllar geçmiş. Kaç zaman geçti kim bilir gemilerde.

**

Sevilir sevilmesine ama aramızı da çok açtılar çayla.
Yeni toplum düzeni, bilmem ne standartları, sağlık mağlık, kazalar denildi yıllarca.
Bizi soğuttular çaydan zaman geçtikçe. Çernobil’in ise adını bile anmayın!
Kanser etkisi denildi üzdüler, kansızlık yapıyor dediler uzaklaştırdılar.
Sabah kahvaltıda meyve suyuyla başladılar.
Portakal suyu, vişne suyu içtik.
Ağaçtan geldi yerdekini kovdu.
Bitkisel denildi; çayın küçük kardeşleri  'ıhlamur, adaçayı, kuşburnu…'  tercih ettirdiler.
Poşet çay oldu bardaklara düştü.
Sağlıklıdır diye onlar alındı süper marketlerden.
Nescafe denildi; kahve, kitap, pencere üçlemesi türettiler, yalnızlıkla da iyi gidermiş peh pehh..
Milli içki Ayran denildi üvey gibi kaldı o.
Üvey mi o ? hani biz her gün içiyorduk ne oldu?
Doğu Karadeniz'in güzeli, milletin sevgisiydi?
Hani zaman, mekan tanınmıyordu?

Merak etmeyin her ne olursa olsun yine de seviyoruz biz onu
Tutarız ince belinden doldururuz o mucizeyi bardaklara
Hala en güzel cümle: ‘Çay Koydum Geeeel..’ dir.
Tavşan kanıdır, dudak payıdır, 2 şekerdir….
Felsefesine aşık olduğum.
Ben de dahil seviyoruz seni.
Neyse…
Yazıyı burada noktalayayım,
çayım soğumadan..


Yorumlar

Popüler Yayınlar